“Kendinizi gelecek beş yıl içinde nerede görmek istiyorsunuz?” klişesinden artık sıkıldınız mı?
Bir kurumun geleceğini etkileyen en önemli parametrelerden birisi şüphesiz doğru yetenek yönetimi. Yetenek yönetimi de öncelikle uygun yeteneklerin seçimi ile başlıyor. HBR’de yayınlanan bir yazıda San Fransisco State Üniversitesi İşletme böümü profesörlerinden ve IK konusunda uluslararası üne sahip John Sullivan, doğru personel seçimleri yapmak için 7 basit kural öneriyor.
Girişimcilik üzerine dersler veren Sergey Revzin ve Vadim Revzin, HBR’da geçtiğimiz yıl sonu yayınlanan “Ekibinizin Girişimci Düşünme Yetisini Nasıl Desteklersiniz” makalelerine “açık deneyciliğin” inovasyon konusunda ciddi olan tüm ekiplerin temel özelliği olarak altının çizilmesi gerektiğini vurgulayarak başlıyorlar. Peki hangi davranış kalıpları çalışanların inovatif yönünü açığa çıkarmasına yardım ediyor? Biz de Revzinlerin üç önerisini sizlerle paylaşmak istedik.
Tarihi şekillendiren binlerce buluş var şüphesiz. Ama bunlardan bazıları hedeflenmiş amaçlarının çok ötesinde yarattıkları ardıl etkileri ile dönüm noktası olarak adlandırılmaya hak kazanmışlardır. Şimdi bu öngörülmedik etkileri ile Yeni Dünya Düzenini yaratan bu 6 buluşu sıralamaya çalışalım.
Hayatımıza yeni bir icadın girmediği gün neredeyse kalmadı. Kimisi uzun zamandır “olsa ne güzel olurdu” dediğimiz şeylerken, diğerleri daha önce hayatımızda olmadığını farketmediğimiz ve hatta eksikliğini bile hissetmediğimiz ürünler. Kimi ürünler eski ürünlerin yerini alarak pazarda hızla yayılırken, bazılarının pazarda kabul süresi ilk düşünülenin aksine çok uzun olabiliyor. Polaroid kameraları, kaset teypleri ne kadar hızla benimsemiştik şimdi unuttuk bile. Artık piyasada sadece antikacıların ilgisini çekmekteler. Oysa hızla benimseneceğini düşündüğümüz elektrikli arabalar ya da RFID çipler henüz günlük hayatımızın tam anlamı ile parçaları olmuş değiller.Peki aradaki farkı yaratan etmenler neler? İcatlar pazarda yeralmak için nasıl yolları izliyorlar? Bu yazımızda bunlara bir göz atalım istedik.
Financial Times (FT)de Haziran ayında Jamil Anderlini imzasıyla yayınlanan bir makalede, Hindistan ve Çin’in son dönemde altyapısal gelişmişlikleri arasında oluşan derin uçurum, farklı politik sistemlerle yönetilmeleri özelinde kıyaslanmış. Otoriter bir politik sistem mi yoksa kaotik bir demokrasi mi kalkınmanın önünü daha rahat açabilir? Her ne kadar katı kapitalist bir bakış açısı ile hazırlanmış olsa da makale, farklı politik sistemlerin gelişmekte olan ülkeler için getiri ve götürüleri açısından incelenmeye değer. Kalkınma, otoriterlik ve basın özgürlüğü üzerine bir deneme.
Son araştırmalar en verimli kod yazıcılarının ortalama kodlama yapanlara göre günde 9 kat daha fazla faydalı kod geliştirebildiklerini gösteriyor. Yine, New York’taki Bernardin Restoranının balık şefi, ortalamadan 3 kat daha hızlı çalışırken, Nordstorm’un en verimli satış elemanı, ortalamanın 8 katı fazla giysi satabilmekte. Peki diğerlerinden farklı kılan etmenler neler bu süper verimli çalışanları?
Dinsel inanışlar, bilimsel gelişme ve politik ittifakların, hem dinsel hem de ekonomi üzerindeki birleşik etkileri uzun zamandır merak edile gelmiştir. Aralık ayında Amerikan Ulusal Ekonomik Araştırmalar Dairesince (National Bureau of Economic Research) son hali yayımlanan bir tebliğe göre, tarih boyunca bilim ve örgütlü dinsel inançlar arasında bir çatışma olduğu bilinse de, ilk kez dindarlık ve kişi başına düşen patent sayıları arasındaki belirgin ters korelasyonu gösteren bir model geliştirilmiş oldu.
1877 yılında bir gece, Johns Hopkins Üniversitesi’ndeki laboratuarında yoğun şekilde çalışmakta olan Rus kimyager Constantin Fahlberg, araştırmalarına o denli dalmıştı ki, zamanını nasıl geçtiğinin farkına varmadığından akşam yemeğine geç kalmamak için ellerini bile yıkamaya fırsat bulamadan işyerinden koşarak ayrıldı. Bu özensizlik büyük bir buluşla sonuçlanacaktı….
2008 yılında, iki eski Yahoo çalışanı Facebook’a iş için başvurdular. Başvuruları reddedilince biraz da çaresizlikten 2009 yılının başında tüm birikimlerini ortaya koyduklarında Facebook’a dönüşlerinin çok farklı olacağını akıllarına getiremezlerdi…
Bizden “icat çıkmaz” diye, günlük hayatınızı monoton bir çalışma düzeni içinde, günü kurtararak devam ettirmek elbette mümkün. Peki nereye kadar? Sizden daha inovatif bir çalışan, bir ekip ya da bir şirket, sizi iş dünyasından silene kadar. Oysa bulunduğunuz pozisyon her ne olursa olsun, bir şekilde inovatif yaklaşımlar geliştirerek, hem hayatınızı daha renkli kılmanız hem de sürdürülebilir bir iş ortamı yaratılmasına katkı sağlamanız mümkün. Yani, inovatif olmak için illa da ampul icat etmeniz gerekmiyor, günümüzde.